Dava Dilekçesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler 2023

//

Av. Aytaç Kındır

Dava, kişilerin yasal bir netice elde etmek amacıyla yargı organlarına getirdikleri konular olarak tanımlanmaktadır. Bu yazımızda, kişilerin veya avukatların dava açarken hazırladıkları dilekçede özellikle dikkat etmesi gereken hususlara değineceğiz. Yazımız devamında yer alan ve bir dilekçede bulunması gereken hususlara dikkat edildiğinde hak kaybı yaşanmayacak ve yargılamanın da hızlı neticelenmesi yönünde fayda sağlanacaktır.

Yazımızda yer alan hususlar daha çok özel hukuk alanında açılacak bir dava dilekçesinde işe yarayacaktır. Değerlendirmelerimiz 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve yargı pratiği doğrultusunda yapılmıştır. Belirtilenlerden bir kısmı dava açarken dilekçede bulunması gereken zorunlu unsurlardan olmakla birlikte diğer konularda avukatlarımızın ve vatandaşlarımızın istifadesine sunulmak amacıyla kendi görüşümüz dile getirilmiştir.

  1. Alt Başlıklar gizle

    Dava açarken Davada görevli mahkeme doğru tayin edilmelidir.

    Görev, dava konusu uyuşmazlığa hangi mahkeme tarafından bakılacağını belirlemektedir. Görev kamu düzenini ilgilendiren bir husus ve dava şartı olduğundan,  hüküm kesinleşinceye kadar görevsizlik iddiasında bulunulabilir.

    Mahkemece görev incelemesi kendiliğinden, davanın her aşamasında yapılır. Mahkeme görevsizlik kararı verirse, kararında görevli mahkemeyi gösterip dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir ancak dosyayı mahkeme göndermez; çünkü dosyayı görevli mahkemeye sunmak, tarafların tasarrufundadır. Hukuk davalarında genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

  2. Dava açarken Davada yetkili mahkeme doğru tayin edilmelidir.

    Yetki davanın neredeki mahkemede görüleceğine ilişkin bir husustur. Yetki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 5 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir

    1. Kesin yetki hali söz konusu olup olmadığı kontrol edilmelidir.

      Yetki kesin ve kesin olmayan yetki şeklinde iki türlüdür. Kesin olmayan yetkide dava konusu uyuşmazlık için birden fazla yetkili mahkeme bulunur. Kesin yetkide ise davanın kesin yetkili mahkemede görülmesi gerekmektedir.

      Kesin yetki dava şartıdır ve hüküm açıklanıncaya kadar her aşamada yetkisizlik ileri sürülebilir; ayrıca mahkemece yetki incelemesi kendiliğinden yapılır. Kesin olmayan yetki ilk itirazdır. İlk itiraz davaya ilk cevap dilekçesinde, süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir.

    2. Özel yetki hali olup olmadığı kontrol edilmelidir.

      Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında yetki sözleşmesi yaparak bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilirler.

      Aynı zamanda

      • Davalının birden fazla olması hâlinde (HMK m.7),
      • Bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak davalarda (HMK m.8),
      • Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması hâlinde (HMK m.9),
      • Sözleşmeden doğan davalarda (HMK m.10),
      • Mirastan doğan davalarda (HMK m.11),
      • Taşınmazın aynından doğan dava açarken (HMK m.12),
      • Karşı davada (HMK m.13),
      • Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili dava açarken (HMK m.14),
      • Sigorta sözleşmelerinden doğan dava açarken (HMK m.15),
      • Haksız fiilden doğan davalarda (HKM m.16) özel yetki halleri bulunmaktadır.
    3. Genel yetkili mahkemeye nazaran özel yetkili mahkemenin davacı açısından daha lehe olup olmadığı kontrol edilmelidir.

      Özel yetki durumuna ilişkin bir davada ilgili mevzuat uyarınca inceleme yapılmalı ve bu durumda kanunun davacıya tanımış olduğu, yetki bakımından lehe durumlar dava konusuna ilişkin uygun normlarca irdelenmelidir.

      Örneğin sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de dava açılabilir. Sözleşmenin ifa edileceği yer davacının lehine bir yerde eğer davacı lehe durumu kullanmalıdır.

  3. Dava açarken Davacı taraf veya taraflar doğru tayin edilmelidir.

    1. Davacı Kişi/Kurum dava açma ehliyeti kontrol edilmelidir.

      Medeni haklardan yararlanabilen gerçek ve tüzel kişiler taraf ehliyetine haizdir. Bununla birlikte medeni haklardan yararlanmanın yanında bunları kullanabilen kişiler ise dava ehliyetine sahiptir.

      Taraf ehliyeti hak ehliyetinin, dava açarken ehliyeti fiil ehliyetinin usul hukukundaki görünümüdür.

      Ehliyet dava açarken dava şartıdır. Eksikliği veya yanlışlığı halinde kesin süre verilip giderim olamayacaksa, dava usulden reddedilir. Dava şartlarını İstanbul avukatı vasıtasıyla hukukî yardım almak suretiyle değerlendirilebilir.

    2. Şirket mi Şahıs olarak mı dava açılacağı kontrol edilmelidir.

      Tüzel kişilerin taraf olacağı davalar tüzel kişi adına açılır. Tüzel kişi organlarındaki gerçek kişiler adına dava açılamaz. Gerçek kişi yetkili ise ancak tüzel kişi adına dava açabilir. Taraf ehliyeti dava şartıdır. Eğer dava şartı sağlanamıyorsa dava usulden reddedilir.

    3. Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup olmadığına bakılmalıdır.

      Bir hak birden fazla kimse tarafından birlikle kullanılıyor veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülebiliyor veya menfaat birden fazla kişiyi ilgilendiriyor ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gerekiyorsa zorunluğu dava arkadaşlığı gündeme gelir.

      Zorunlu dava arkadaşları birlikte hareket etmek mecburiyetindedirler. Aksi bir şekilde dava açarken dava konusu için bireysel olarak hareket ederlerse dava, dava şartı olan ehliyetsizlikten ötürü usulden reddedilir.

    4. Davacıya ait adres TC bilgileri vb. doğruluğu kontrol edilmelidir.

      Dava dilekçesinin içeriğinde bulunması gerekenler HMK m.119’da düzenlenmiştir. Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri ile davacının T.C. kimlik numarası dava dilekçesinde olması gerekenlerdendir.

      Eğer bunlarda bir eksik veya yanlış bulunursa eksiklik ve yanlışlığın giderilmesi için bir haftalık kesin süre verilir. Eksiklik bu süre içerisinde giderilmezse dava açılmamış sayılır.

      Dava dilekçesi davanın alın yazısıdır. Dolayısıyla uzman iyi avukat hukukî yardımı ile hazırlanması gerekmektedir.

  4. Davalı taraflar doğru tayin edilmelidir.

    1. Davalı Kişi/Kurum davalı olma ehliyeti kontrol edilmelidir.

      Davacı taraf dava açarken ehliyetine ilişkin hükümler davalı taraf ehliyeti için de geçerlidir. Davalının dava ehliyeti olmadığı durumda, davayı davalının kanuni temsilcisi veya gerekirse mahkeme tarafından atanan kayyım takip eder.

      Davalının tüzel kişi olması durumunda, tüzel kişi organlarınca yetkili olan veya kararla yetkili kılınan ve tabii gerekli görülürse mahkeme kararı gereği özel olarak davalı tarafta dava takip yetkisi bulunan, davayı takip edebilir.

    2. Şirket mi Şahıs olarak mı dava açılacağı kontrol edilmelidir.

      Davacı taraf dava açarken davalı tarafı doğru belirlemelidir. Davalı gerçek kişi ise gerçek kişinin kendisine, davalı taraf tüzel kişi ise tüzel kişinin kendisine dava açılmalıdır. Davalı tüzel kişinin müdürüne, yönetim kurulu başkanına, personeline kısacası tüzel kişinin kendisi dışında bir kimseye karşı dava açılmamalıdır. Aksi halde davanın husumet yönünden reddine karar verilir.

    3. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup olmadığına bakılmalıdır.

      Eğer davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunuyorsa ve davacı bu durumu bilecek durumda ise, davayı aralarında dava arkadaşlığı bulunanlara karşı açmalıdır. Davacı bu durumu bilmiyorsa mahkeme zorunlu dava arkadaşlarının davaya dahil edilmesi için davacıya süre verir. Ancak dahil edilene dava sonunda kurulacak hüküm etki etmeyeceğinden davacı ayrıca dava açıp bu davaları birleştirilmesini talep etmelidir.

      Şöyle ki davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunuyor ve davacı dava açarken bu durumu bilmiyorsa süreç uzamaktadır. Dolayısıyla dava açarken İstanbul avukat hukukî yardımı alınmasında ciddi yarar bulunmaktadır.

    4. Davalıya ait adres TC bilgileri vb. doğruluğu kontrol edilmelidir.

      Davalının adı, soyadı ve adresi dava dilekçesinde yer almalıdır. Davalının T.C. kimlik numarası veya tüzel kişiler bakımından ilgili numarası dava dilekçesinde bulunması gerekenlerden değildir. Davalının adresi bilinmiyorsa, davacı adresin tespiti için mahkemeden talepte bulunabilir.

      Dilekçedeki eksik hususların giderilmesi için davacıya bir haftalık kesin süre verilir. Aksi halde dava açılmamış sayılır.

  5. Davanın niteliği,  İnşai, Tespit veya Eda Davasından hangisi/hangileri olduğu kontrol edilmelidir.

    Dava çeşitleri eda, tespit, belirsiz alacak, inşai, kısmi, terditli, seçimlik, topluluk davası ve davaların yığılması şeklinde HMK’nın 105 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir.

    1. Davaların yığılması hususu gözden geçirilmelidir.

      Davaların yığılması, davacının dava açarken aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız asli talebi konusunda dava açmasıdır. Davacı davalıdan talep edebileceği, aynı yargı çeşidi ve aynı yetki çerçevesindeki asli taleplerini davaların yığılması şeklinde aynı dava dilekçesi ile talep ederse, yargılama hususunda kolaylık sağlanmış olacaktır.

    2. Terditli açılacak ise terdit sırasının doğru olup olmadığına bakılmalıdır.

      Davacı dava açarken aynı davalıya karşı aslilik ferilik ilişkisindeki taleplerini aynı dava dilekçesiyle ileri sürebilir. Davacının bu şekilde açtığı dava terditli dava niteliğindedir.

      Mahkeme terditli şekilde açılacak davada asli talebi inceleyecektir. Eğer bu talebin reddine karar verirse bir sonraki sırada bulunan talebi inceleyecektir. İlk talebin kabul edilmesi halinde diğer talepleri kabul etmesine gerek kalmayacaktır. Çünkü bu dava çeşidinde davacı, “eğer bu talebimiz kabul edilmezse bir sonraki talebimizin kabulünü isteriz” şeklinde talepte bulunmaktadır.

      Bu nedenden ötürü; ilk talebe göre daha az önemsiz talebin, daha önemli talepten sonra gelecek şekilde sıralanarak talep edilmesi gerekmektedir.

  6. Açılacak davanın maddi değeri var ise belirsiz alacak mı yoksa kısmi alacak davası olarak mı açılması gerektiğine dikkat edilmelidir.

    Belirsiz alacak davası ile kısmi alacak davası genel olarak birbirine benzemekle birlikte özünde farklılıkları barındırmaktadır.

    Belirsiz alacak davası yalnızca paraya ilişkin alacaklar bakımından açılabiliyorken; kısmi alacak davasında böyle bir koşul bulunmamakla birlikte burada hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağın veya hakkın bir kısmının talep edilmesi söz konusudur.

    Belirsiz alacak davası açılabilmesi için talep sonucunun miktar veya değeri tam veya kesin olarak bilinmiyor ve bilinmesinin objektif olarak mümkün olmaması gerekir. Kısmi davada miktar bilinebilir ancak alacak için kısmen talepte bulunulabilir.

    Dava  dilekçesinde belirsiz alacak davası açıldığına net bir şekilde ibare bulunmalıdır.

    Belirsiz alacak davasında zamanaşımı, belirlenmemiş olan alacaklar için de kesilir ve talep sonucu neticesindeki miktar veya değere uygulanacak faiz temerrüt tarihinden itibaren işler.

    Kısmi alacak davasında zamanaşımı kısmen talep edilen hak veya alacak için kesilir. Islahla talep edilecek olanlar hususlar bakımından zamanaşımı kesilmez. Aynı zamanda talep sonucundaki alacak veya hak için faiz ıslah tarihinden itibaren işlemeye başlar.

  7. Davaya ilişkin zamanaşımı ve hak düşürücü süreler hesaba katılmalıdır.

    Hâkim, öninceleme duruşmasından sonra tahkikattan önce zamanaşımı ve hak düşürücü süreler hakkında defi ve itirazları karara bağlar. Re’sen gözetilmesi gereken süreleri inceler.

    Zamanaşımı durabilir, kesilebilir. Durma ve kesilme halleri dikkate alınarak süre hesabı yapılmalıdır.

    Hak düşürücü süre durmaz veya kesilmez. Başlar ve biter.

    Zamanaşımına uğramış hak için diğer taraf zamanaşımı def’i ileri sürebilir ve bu durumda hak olsa da zamanaşımına uğradığı ulaşılamaz olur.

    Hak düşürücü süreleri hâkim re’sen inceler ve karar bağlar.

    Sürelere dikkat edilmezse hakkın kaybı veya hakka ulaşılamama durumu gündeme gelecektir.

  8. Açılacak davada İhtarname, Arabuluculuk ve sigorta tahkim benzeri bir ön şartın olup olmadığı kontrol edilmelidir.

    Kimi davalar bakımından arabuluculuk dava şartıdır. Örneğin ticari uyuşmazlıklarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açmadan önce arabuluculuğa gidilmesi gerekir.

    Ayrıca kimi durumlarda taraflar tahkim sözleşmesi yaparak uyuşmazlığın tahkim eliyle çözülmesini kararlaştırabilir. Toplu iş hukukundan kaynaklanan ve tüketici hukukundan kaynaklanan zorunlu tahkim dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu durumda uyuşmazlık tahkim yoluyla çözülmelidir. Aksi durumda diğer taraf, tahkim ilk itirazında bulunarak davanın usulden reddini talep edebilir.

    Tebligatların, ihtarların mevzuatın aradığı şartlarda sağlanmadığı hallerde davanın reddi gündeme gelecektir.

  9. Dava değeri doğru yazılmalıdır.

    Konusu alacak olan bir davanın anlam kazabilmesi için değerinin doğru yazılması gerekir. Taraf, dava değerini doğru yazmaması durumunda tahkikatın sonuna kadar bir kereliğe mahsus olmak üzere davasını ıslah ederek değerde değişiklik talep edebilir.

    Ancak dava değerinin doğru yazılmaması nedeniyle dava kullanılan ıslahın, sonradan gerektiğinde elde olamayacak olması davacı bakımından menfaat zayıflığına neden olur.

  10. Dava değerine ilişkin harç doğru ve tam yatırılmalıdır.

    Dava harcı kamu düzenindendir. Hâkim bu durumu re’sen gözetir. Eksik veya hiç yatırılmaması durumunda mahkeme eksikliğin giderilmesi için iki haftalık kesin süre verir.

    Dava harcının yanında gider avansının yatırılmış olması gerekmektedir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması halinde dava usulden reddedilir. Ancak eksiklik giderilebilecekse kesin süre verilir. Bu süre içerisinde de yatırılmazsa dava şartı yokluğundan dava reddedilir.

  11. Davaya ilişkin olay ve vakıalar tarih sırasına göre anlatılmalıdır.

    Dava dilekçesinde davacının iddiasını destekleyen vakıalar, kronolojik olarak sıra numarası da belirtmek suretiyle açıklanır.

    Davacının iddiasının anlaşılabilir olması konusunda önemli olan bu husus, aynı zamanda hâkimin vakıalar noktasında daha rahat bilgilenmesini desteklemektedir.

  12. Dava konusu olaya ilişkin doğru hukuki altlama yapılmalıdır.

    Her ne kadar hâkim Türk Hukuku re’sen uygular kuralı olsa da dava konusu uyuşmazlıklar için hâkime de yardımcı olmak bakımından uygulanacak olan hukuk kurallarının dava dilekçesinde bulunmasında fayda bulunmaktadır.

  13. Davada sunulacak delillere dava dilekçesinde ek1 ek2 formatında işaret edecek şekilde değinilmelidir.

    Dava dilekçesinde sunulan delillerin dilekçenin sonunda ek olarak sıralı bir biçimde ifade edilmesi; ileride doğması muhtemel delillerin kaybı için önem arz etmektedir.

    Örneğin SGK hizmet dökümü belgesinin delil olarak sunulduğu kıdem tazminatı davasında, dilekçenin sonunda “ek-1 Hizmet Dökümü” şeklinde yer verilmesi ve dilekçenin yanında, hizmet dökümünün üzerinde ek-1 yazacak surette sunulması; dilekçe ve delillerin mahkemeye eksiksiz sunulması halinde, delilin ortadan kaybolması durumunda dosyayı yeteri kadar muhafaza etmediğinden ötürü mahkemenin sorumluluğunun doğması gündeme gelebilir.

  14. Hukuki deliller kısmının doğru ve eksiksiz olduğu kontrol edilmelidir.

    Yazılı yargılama usulüne göre muhakeme edilen davalar HMK m.141 hükmü gereği, basit yargılama usulüne göre muhakeme edilen davalar ise HMK m.319 gereği iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabidir.

    Delillerin hangi vakıaya delil teşkil ettiği de gösterilmek üzere dava dilekçesinde eksiksiz şekilde sunulması gerekir. Eğer dava açarken  dava dilekçesinde sonradan sunulacağı söylenip, yazılı yargılamaya tabi davalarda öninceleme duruşmasına davetin tebliğ edildiği tarihten itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde sunulmadığı taktirde o delile dayanılmaktan vazgeçilmiş sayılır. Basit yargılama usulüne tabi davalarda dava dilekçesi ile delillerin ikame edilmesi gerekir.

    Deliller eksiksiz ve somut uyuşmazlığa uygun olmalıdır. Sonradan değişiklik ıslah haricinde mümkün değildir.

  15. Hukuki deliller kısmında evrak getirtilecek kurum ve kuruluşlar ayrıntılı olarak belirtilmelidir.

    Davacı eğer birtakım delillere kendisi ulaşamıyor, bu delillere ancak mahkeme eliyle ulaşılabiliyor ise, bu delillerin nereden ve nasıl mahkemeye sunulabileceğini dava dilekçesinde belirtmelidir.

    Hâkime yargılama esnasında aydınlatıcı olmak, dava açarken davanın seyri açısından önem arz etmektedir.

  16. Talep ve sonuç kısmı maddeler halinde yazılmalıdır.

    Netice ve talep dava dilekçesinin zorunlu unsurlarındandır. Sonuç kısmında, kısa ve detaylı bir şekilde açıklamalarda neyden bahsedildiği yazılmalıdır.

    Talep, açıklamalar neticesinde mahkemeden soru işaretlerine mahal vermeyecek şekilde ne istendiğinin ifade edilmesidir. Talep, karışıklıktan uzak sıra ile yazılmalıdır.

  17. Talep ve sonuç kısmı detaylı olmalı ve dava dilekçesinin içeriği ile bağdaşmalıdır.

    Talep ve sonuç kısmı, dava konusuna, dava harcı ile bağdaşır talebe, olay ve vakıalara, hukukî nedenlere uyumlu olmalıdır.

    Dava dilekçesinin karışık olması hâkimin dava açılmasıyla ne istenildiğini anlayamaması ve dolayısıyla davanın reddedilmesine neden olabilir.

    Dava dilekçesinde tekrara düşmeden açık ve net bir şekilde açıklamalarda bulunulmalıdır.

    Dava dilekçesinin uzman avukat hukukî yardımı tarafından hazırlanmasında davacının önemli menfaati bulunmaktadır.

  18. Tedbiren istenen hususlar( Uzaklaştırma, peşin ödeme, tedbir talebi) dilekçenin sağ üstüne kırmız bir şekilde yazılmalıdır.

    Dava açılırken ivedilikle karar bağlanılması gereken hususlar bulunabilir. Örneğin adli yardım talebinin dava dilekçesi ile sunulması veya ihtiyati tedbir talebinin sunulması.

    Bu taleplerin ivedilikle çözülmesi gerektiğinden, dava dilekçesinde ivedi talebe ilişkin vakıa ve açıklamaların yanında, dilekçede talebin olduğunu ve ivedi bir durumun incelenmesi gerektiğini vurgulamak için dava açarken  dava dilekçesinin sağ üst köşesine “adli yardım taleplidir”, “ihtiyati tedbir taleplidir” şeklinde ifadelerin yer alması elzemdir.

Yorum yapın